Hasta ve Estetik

Estetik evrenin ruhudur; müzik ruhun gıdası… Estetik, güzel ile yararlının denge ve uyum içinde harmanlanmasıdır. Nasıl ruhsuz kalmış beden ölü sayılırsa, estetiksiz ortamdaki ruh zayıflar, fakirleşir ve bedeni cansızlığa doğru sürükler. Beden ile ruh arasındaki bu bağlantı, kimi zaman beden bilimiyle uğraşanlarca ihmal edilir. Beden sağlığına kavuşmak üzere tedaviye koşan insanların ruhları göz ardı edilir.

Bu insanlar, estetik dokunuşların hemen hemen tamamen göz ardı edildiği özelliksiz odalara yatırılırlar. Altlarına yararlı, ama bünyesinde güzellik ve ruh barındırmayan yataklar vardır. Odalarda, o da hasta şanslıysa, duvara asılmış küçük bir televizyon vardır. O televizyonla oyalansın, duvarların boşluğunu sorgulamasın diye muhtemelen. Çiçek açmış bir sardunyanın, bir ağrı kesici veya bir antidepresandan daha etkili olabileceği göz ardı edilmiştir. Hatta daha az şanslıların bir arada yatmak zorunda kaldıkları koğuşlarda, en mahrem hallerini herkese sergilemek zorunda kalan insanlar bir perdeyle bile ayrılmazlar. O hastanelerin duvarları boş; koridorları uzundur.

Duvarların her iki yanında, az eskisin diye buz gibi metal sandalyeler sıralanır. Çünkü insanlar düşünülmemiştir o hastanelerde. Aslolan sandalyelerin eskimemesi, yıpranmamasıdır. İnsanlar birbirlerini seyretmeye mahkûm edilmiştir. Ne küçük bir sohbet köşesi, ne beklerken göz atabilecekleri dergi, kitap gibi şeyler vardır ortalıkta. Canları sıkıldıkça, bizi ne zaman alacaksanız diye sorarlar, sonra da sekreterlerce bir güzel azarlanırlar: ‘beğenmiyorsan başka yere git’ diye.

Oysa o hastanelerin yöneticileri veya doktorları kendi evlerine gittiklerinde; özel klinik veya muayenehanelerinde estetiği tanıyıp bildiklerini pek de güzel gösterirler. Apayrı köşelerdir oralar. Hastalar, sahipsiz kış köşelerinden, sahipli yaz köşelerine koşarak gelirler. Oh… çekerler vahaya gelmişçesine. Her şey düşünülmüştür çünkü. Kibar, güler yüzlü sekreterler; dergiler, çiçekler, müzik, rahat koltuklar, her şey, her şey….

Peki, o halde kış köşesi ile yaz köşesinin farkı nedendir’ diye sorarsınız hemen. Neden? Neden?… Aklınıza tek bir şey gelir o zaman: İnsan sevgisi, insan sevgisi…

Yelda Özsunar Dayanır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir